04 Ekim, 2012

Woody ve Annie



Woody Allen filmlerini sever misiniz? Ben cok severim.  Aslinda kendinden baska hicbir seyi anlatmayan, kendi kisiligini ve dogrularini insanin gozune gozune sokan bu egosentrik adamin  carpitilmis hayat hikayesi hic de oyle ilginc degildir. Ama izlerim. Izlemekten fikirlerini duymaktan, olum korkusunu paylasmaktan zevk alirim. En cok da insanlarin kucuk hayatlarini kendi kucuk hayatini yuceltmeden asagilamasini seviyorum.

Ben de Woody Allen gibiyim sanirim. Benim icimde de bir ofke, bir nefret ve hicbir sekilde bastiramadigim, kendimi affedemedigim hatalarim var. Surekli onlarin ustune degisik senaryolar yapiyorum. Surekli bu iliski tekrardan yasansa nasil olurdu diyorum. Ya da su andan sonra tekrar karsilassak nasil olur. Belki de benim icin en onemlisi bu. Bir daha gorussek nasil olmali, nerede olmali? 

Bugun de yatagima uzanmis, bitmis iliskinin ardindan tekrardan bunlari dusunuyorum. Kendime karsilasmak icin mekan seciyorum. Kadikoy de olmasi gerektiginden eminim. Surekli gidip arkadaslari ile raki ictikleri yerin yakinlarinda bir mac gunu olmasi gerekiyormus gibi geliyor. Hem benim alelade bir sekilde vakit gecirebilecegim hem de onun yoldan gecerken beni gorup yanima oturabilecegi bir yer. Gunlerdir , hatta haftalardir bunu dusunuyorum. Nerede olmali ve nasil olmali diye. Mukemmele asla ulasmiyor hayalim ama gene de deniyorum. Hayalim devam ettikce mantik hatalari bulup gerceklikten cok saptigina hukmediyorum. Ya da bir bakmisim ki, konusma basladiktan sonra karsimdaki susmus ve ben bir monologa girip kendimi anlatiyorum. Ki neler neler anlatiyorum eminim hicbir canli boyle bir seyi dinlemek istemez.

Su anda yazdiklarimi da bu nedenle yaziyorum aslinda. Cunku biliyorum ki, cok sevdigim arkadasimla oturup bira icerken o beni gorup yaklasmayacak. Ben de arkadasima sen kalkmiyor muydun demeyecegim. Ama bunu gercekten anlatmam lazim. Herseyden onemli cunku su anda. Mukemmele en cok yaklastigim hayalim bu. Birkac defa kardesi uzerinden karsilasmayi kurmustum kafamda ama onun olmayacagi cok asikar.  Bunun yerine ben arkadasimla otururken, yoldan gecerken beni gorecek, ben de arkadasimi yollayip ona kucuk bir referansla yeni yerini gosterecegim. Oturduktan sonra ona bakacagim ve nasilsin diyecegim. Biraz sikintili olmasi gerekiyor hayalimde onun ama gerceklesirse o gayet rahat olacak maalesef. Iyiyim diyip, sicak bir sekilde sen nasilsin neler yapiyorsun diyerek beni direk arkadaslik alaninin icine atmaya calisacak. Ben bunu susarak gecistirecek ve ona “eee?” diyip onu asil konuya yonlendirecegim.

Sonrasinda konusmaya yasanilanlarin kisa bir ozetini yaparak baslayacak, ve ardindan ben ona hic sorulmamasi gereken “Neden” le baslayan sorular soracagim. Iste burada gerceklikten cikiyoruz. Cunku kimse o nedenle baslayan sorulari sevmez ve cevaplamak istemez.  Insanlar arasinda her soruyu cevaplamalisin diye bir anlasma olmadigina gore. Ama hayal bu ya.. Aciklamaya baslayacak. Nedenlerini, yasanan olaylarin detaylarini yani yasdigi herseyi bir kez de benimle yasayacak. Yargilamalarimi boynunu bukerek kabul edecek ve sonunda da….

Iste beni en cok uzen kisim da bu.  Sonunda bir sey olmasini ben burada bile yazamiyorum, ama bekliyorum. Belki yuzune dokunacagim, opecegim, gozyasi dokmesini saglayacagim ve ben de hakkini verecegim duygularimin. Ama hala boyle bir beklenti icinde olmak, aslinda hersey ayan beyan ortadayken hala bir aciklama beklemek ne kadar sacma olursa olsun engelleyemedigim bir sey. Icimden sadece bagirmak ciglik atmak geliyor.

Gecen hafta son kalan esyalarimi almaya gitmeden once de ayni hisleri yasamistim. Benzer hayaller kurmustum.  Gene aciklama yapacak  ve gene konusacaktik. Hatta bir de yedek intikam plani hazirlamistim. Ama o an ne olduysa elim ayagim birbirine dolasti ve tek bir soz bile edemeden kactim gittim.  Boyle bir gorusme icin bir ortam hazirlayacagini en azindan oturup konusabilecegimizi dusunerek ben zaten hata yapmistim. Sicacik ve sempatiyle dolu naber demesini de asla unutmayacagim. Guzel de gozukuyordu namussuz. Sonuc olarak bir cok esyadan sadece iki tanesini alip kosarak evi terkettim. Zaten evin onune arabayi parkederken tamponu vurmam nasil bir ruh halimde oldugumu gosteriyordu.

Neyse olan oldu ve artik bir daha asla gelmeyecek olan bir anin hatirasi kaldi bende. Yillar yillari kovalayacak ve bu ani beni birakmayacak. Hislerimin yogunlugu gun gectikce azalmasi gerekirken neden daha cok artiyor. 
Acaba dunyada yalniz kalacagim duygusu mu bana bunlari hissettiren.
Sonra tiyatrocu cocukluk arkadasimin yanina gidip olayi anlattigimda, o da bana “Herkes gunah cikartamaz, gunah cikartmak cok zor bir istir!” deyince biraz olsun anladim. Ama isin kotu kismi eski sevgilim yeni askimi anlamak istemiyorum.

Woody Allen in da boyle duygu yuklu bir ani, surekli surekli kafasinda baska turlu yasadigini dusunuyorum. Ben su anda bu kadar kotu hissediyorsam, onun bunu defalarca bikmadan usanmadan uzerinden on yillar gectikten sonra bile film haline getirebilmesine sasiriyorum. Bu aci ile nasil yasanabilecegini sanirim en iyi Woody Allen dan ogrenebilirim.

Closing line imi Annie Hall un Closing Line indan caliyorum.

And I thought of that old joke.
-This guy goes to a psychiatrist and says, "Doc, my brother's crazy.He thinks he's a chicken."
-The doctor says,"Why don't you turn him in?"
-The guy says,"I would, but I need the eggs."
Well, I guess that's, now, how I feel about relationships.They're totally irrational, crazy and absurd. But I guess we keep going through it...
because most of us need the eggs.