30 Mayıs, 2009

phoebe, foeb ya da fibi

Catcher in the rye (cavdar tarlasinda cocuklar) i okuyanlar holden in kardesini hatirlarlar. Benim okudugum baskisinin kapaginda bence secilebilecek en guzel kapak resmi vardi. Phoebe nin Holden a hediye ettigi beyzbol eldiveni ve bir beyzbol topu. Kitap holden in agzindan anlatildigi icin, Phoebe de ancak bir cocugun kardesine hissedebilecegi kadar saf ve temiz anlatilmisti. Benim hayatimdaki phoebe de bir o denli saf ve temizdi. Birbirimize tirtil derdik ama ben onu baskalarina anlatirken ona phoebe adini verir ve onu gordugum sekliyle, Holden in kardesini gordugu sekliyle anlatirdim. gozlerinin kahvesinden beyazi gozukmeyen sevimli bir tirtildi benim Phoebe im.

benim sonradan buyuk askim olacak olan kisiyle ayni gun tanismistim. ama ona olan hislerim askimdan ayrildiktan sonra bicimlenmeye basladi. Daha onceleri de her zaman icin birlikte vakit gecirilebilecek, hossohbet sevimli bir kiz olarak dusunmustum. Sonralari telefon konusmalari ve ardindan nasil basladigi bilinmeyen mektuplasmalar. O universiteye ikinci kez hazirlaniyordu ben de universitedeydim (evet, benden once mezun olup benden 3 sene once calismaya basladi) Farkli sehirlerde yasamamiza ragmen boyle kucuk oyunlar oynayip birbirimize daha da yakinlasiyorduk. hislerim arkadasliktan, dostluga oradan da kiz erkek iliskisine cok yumusak bir sekilde kaydiginda artik birlikte olabilecegimize olan inancim atmisti. cok samimi davranmasini onun da birlikteligi istedigine yorup bir gun bir deli cesareti ve is bilmezlikle ahizeyi elime aldim. telefonu cevirdim ve kafamda ne soyleyecegimi bile tasarlamadan "phoebe naber" dedim. hal hatir sorduktan sonra niyetimi aciklamaya tam baslamistim ki.. "lutfen bunlari konusmayalim" dedi...

ve aradan yillar gecti. bu gecen yillarda bir kac defa gorustuk ve yine keyifli bir sekilde sohbet etmeye basladik. ben hala yaptigim salakliktan dolayi kendimi suclu buluyordum. o zamanlar biraz daha olgunlasmamdan biraz daha fazla insan tanidiyip hal hatirdan anlamaya basladigimdan salakligimi hislerimi aciklama bicimi olarak gordum. gelisim psikolojsinde ne derler bilmiyorum ama ben buna ozden sacmalayip bicime vurup olaylari saptirma diyorum.

bir gun elime benim de diplomayi tutusturdular. ardindan celp kagidini verdiler ve istanbul da hakiler icinde kendimi buldum. phoebe de istanbul da oldugu icin goruselim diye sozlestik ve bir izin gununde bulustuk. sonra bir izin gununde daha ve ardindan mesajlasmalar geldi. kullenen duygular tutusmaya basladi. askerdeki arkadaslarin da verdikleri gazla niyetimi hafiften belli ettim. Gayet hos karsiladi. Manzara gayet komikti. Essek kadar adamlar ki aramizda 35-40 yasinda olanlar da vardi; toplanmis gelecek olan mesaji bekliyoruz ve alinan tepkiye gore diger mesaja karar verip yolluyoruz. Gaz asker arkadaslarindan alinmis sapandan firlayan tas gibi hedefe gidiyordum. Ertesi gun onun oglen arasinda calistigi yere yakin bir yerde bulusmak icin sozlestik ve ben de izin alip bulusma yerine vardim. Bu sefer daha hazirlikli gittim. Kucuk bir hediye, bir mektup (bunlari yazarken kendimden tiksiniyorum. mektup ne ya) calisanlarla konusup ufak bir surpriz falan. sonrasi hizli cekim zaten. gelir bakar, oturur, yok der, gider. merlin avuclar bir kere daha. en kotusu, hala konusmaya devam ederler hala gorusurler. en son da istiklal de bulusulup sohbet edilmistir kendisiyle. sonra kendisi sandvic yemenin cok farkli bir kafasi oldugunu soylemis, cok zevk aldigini hayatindaki en sevdigi seylerden birinin sandvic yemek oldugunu soylemistir. ben de sandvic yemegi sevmedigim icin ama onceden almis oldugum sandvici ufak bir posetin icinde kendisine vermis ve o gun bugundur de gorusmemisizdir. keyifli alemler.

zaten sonradan ogrendim ki phoebe de foeb olarak degil, fibi olarak okunuyormus.



*ben koca bir geri zekaliydim. daha once de dedigim gibi zamaninda yasamak lazim herseyi. ortaokulda mektuplasip orta sonda telefonda birliktelik teklif etseydim ve lisede arkadaslarla toplanip kizlara mesaj atsaydim ve reddedilseydim zerre umrumda olmazdi. sanmayin ki simdi cok olgunlastim ve hata yapmiyorum, simdi de 22 yasindaki birisinin yaptigi hatalari yapiyorum. bakarsiniz 35 imde netten tanistigim biriyle cikmaya baslayip evlenirim.

25 Mayıs, 2009

ilk defa bara nasil gittim, ya da obsesif kompalsif

Universite hayati benim icin biraz zor gecti. sorun egitim sistemiyle barisamamak, sorumluluklarin agir gelmesi falan filan degil, sadece ve sadece daha onceden yasanmasi gereken hisleri ertelememden kaynaklaniyordu. Karakterim de biraz erken oturunca bunyede tam anlamiyla ana yemek sonrasi tatliya yer kalmamisti. Bir cok insanin en guzel seneleri olan universite yillari benim icin kahvede oynanan kagitlar, les yerlerde icilen tombul efesler ve harcanan koca bir 6 seneden baska birsey degil, ama birseyler de ogrendim.

bir gun aksamustu sakarya caddesinde dolasirken bizden iki alt sinifta okuyan bir kiz arkadasimi gordum. Yukarida bir barda oturuyormus. Beni de davet etti. katildim yanlarina ve acik havada ssk ishaninin en ust katinda oturup sagdan soldan konusmaya basladik. O zamanlar sadece evlerde arkadaslariyla icen temiz pak bir cocuktum. Rezil bir ogrenciydi, lisede icki icmek icin barlarda dolasip benim tasvip etmedigim insanlarla takiliyordu. biraz lafladiktan sonra ben izin istedim ve haftasonu tekrar bulusmak icin sozlestik ve beni ne gormekten ne kadar mutlu oldugunu soyledi. haftasonu benim bulusma saatini gec hatirlamam uzere yuruyerek 20 dakikalik mesafeyi 5 dakikada kosarak yaklasik yarim saat gec kaldim. bir onceki seferden cok daha guzel ve olgun gozukuyordu, sarhos degildi ve gayet tatli guluyordu. gidecegimiz yeri o secti ve ilerledik. o zamana kadar babamla ya da annemle gittigim solcu barlar disinda hic bir bara arkadaslarimla ya da tek basima gitmedigim icin gittigimiz yerin izbe bir metalci bari oldugunu gorunce sasirdim.

daha once kitira gidip bira icmisligim vardi, ama hicbir zaman o gun girdigim bardan bir daha hayatim boyunca kurtulamayacagimi bilmiyordum. sonralari sigaraya baslayacagimi da. hatta ve hatta o izbe barlara bile paramiz yetmeyince sokakta icki icecegimi ve farkli olmak icin degil gercekten paramiz ve gidecek yerimiz olmadigi icin sokakta icececigimi aklimin ucuna getiremezdim.

Surekli buralarda dolastigi icin daha dayanikli olacagini dusundugum kiz bol bol tuvalete gidiyor ve benden daha hizli sarhos oluyordu. Daha sicak, daha da sicak ve daha daha sicak davranmaya basladi. gercekten onemli oldugumu soyledi ve bu cumle kulaklarimdan hala yaralarini saramamis kalbime bir simsek hiziyla indi. Artik iliskimiz benim icin farkli bir boyuta kaydi. Sohbet ederken surekli tuvalete gitmesine anlam veremeyip, bir patavatsizlik yapip nedenini sordum. O da elindeki haplari gosterdi denemek isteyip istemedigimi sordu. Baliklarin meraktan parlak cisimleri yutmaya calismasi gibi ben de aldim birkac tane ve tuvalette yuttum. Benim de dunyam donmeye ben de goruntuleri birbirine karistirmaya basladim. O da bunlarin uzerine daha sert seyler denediginden ama biraktigindan, birakamayan arkadaslarinin sona geldiginden, sonu bulan arkadaslarini terkedip ambulansi aradiklarindan falan bahsetti. Simdi bunlari kullaniyormus.. ama olsundu, ben ozeldim ve onun prensi olabilirdim, birlikte icebilirdik, birlikte birakabilirdik, birlikte yasayabilirdik. Romantik dusunceler, imkansiz iliskiler gozumun onunde dolanmaya basladi. hem yeni birsey yasamanin vevrdigi haz hem de olusan fiziksel cekim benim basimi iyiden iyiye dondurdu ve hesabi isteyip eve gitme saati gelen liseli kiz cocugunu evine birakmayi teklif ettim. Kolkola yuruyup arabaya atlayip vardik evinin onune. evine cagirdi ben ailesini dusundum. Sonra arabadan atlayip evine gitti.

Ertesi gun mesaj attim, karsiliginda soguk bir mesaj, sonra bir baska mesaja yine soguk bir mesaj. Kontrolden cikan hisler daha cok mesaj attirdi, daha az mesaj geldi. Telefonun haberlesmek icin oldugunu iletisim icin olmadigini cok sonralari bir buyugum soyledi de anladim. kalkip eski okuluma gittim ve sen beni yanlis ve ben seni oyle degille baslayan cumleler kurdu. onun icin de agladim ama aglayacak uzulecek birsey yokmus aslinda. zaten yikim teslimiyetle gelmis.

sonralari gordugumde daha onceki hayatindan siyrilmis, gayet cekici bir genc kadin haline gelmis oldugunu gordum. bence hayalini kurdugu dunyayi gezme fikrine daha yakindi ama ruhu var miydi bilmiyorum. kuru cumleler, cok sevindimler ve baybaylar.

Su satirlari bu olay gerceklesmeden once okusaydim acaba sonu boyle olur muydu?

"Tutunamayanlari avlamak çok kolaydir. Anlayisli bakislarla süzerseniz, hemen yaklasirlar size. Ondan sonra tutup öldurmek isten bile degildir."

Tutunamayanlar, Oguz Atay

*** haaa! onu tekrar gordugumde hala ona karsi hislerim var miydi? Olmasa sanirim bunlari buraya yazip kurtulmaya calismazdim.

23 Mayıs, 2009

kendime saygimi nasil kaybettim?

bir gun evden disari is bulmak icin ciktim ve ardindan kendimi afrika da buldum. ekmek parasi kazanmak icin de bir suredir buradayim. yasadigim yerin aksine taksiye binebildiginiz ya da kisa mesafeleri yuruyerek gezebileceginiz bir yer point noire. birseyler yiyip, geceye hazirlandiktan sonra herkesin methettigi MB adli mekana gittik. girerken 5 dolar verdik ve iceri girdigimizde neden herkesinm methettigini anladik. erkek basina 3-5 siyah kiz dusuyor.
bara gidip bir icki almaya calisirken onumu 4-5 kiz kesti ve hepsi de yilisik yilisik gulumseyerek, ya da arsiz arsiz siritarak geceyi benle gecirmek istediklerini soyluyorlar. kimi boynumdan opuyor kimi kicimi elliyor, tam bir savas alani anlayacaginiz. standard bir club ama bildiginiz orospu bari. tabi turkiye deki gibi bayik pavyon muzigi yok, bangir bangir jay-z, akon caliyorlar. bar genelde yaslilara ait. fazla hareket etmek istemeyen yasli beyazlar barin yanina sandalyelere cokup yanlarindaki 1.85 boyunda 22 lik dilberin kicina ellerini atip gece boyunca viski icip sonra da taksilere atlayip gidiyorlar. orada tanisip birlikte geldigim iki fransiz cocuktan bir tanesi cirkin bir fransiz kiza yazilmaya calisip uzaklasti digeri de eline birasini alip gelen gecen kizlara kufur edip daha iyilerinin daha cok kendine guvenenlerin yanina yaklasmasini bekliyor. ben de aldim ickimi ve gelen kizlari tek tek defetmeye calisiyorum. elliyolar yokluyolar, baktim olmuyor bir icki ismarliyorum sonra da yolluyorum. ilk basta gozume bir tanesini kestirmistim. gidip ona i like you demistim o da bana oui demisti. sonra yanindaki arkadasi o fransa da yasiyor ve nisanli deyince ortamdaki begendigim tek kiza "gonlume bir gunes gibi dogdun diyip" eyvallah cekmistim. dil bilmemek kotu sey diye kendime kufredip ustune bikac icki daha yuvarladim.

yavas yavas adrenalin artti, alkol kana iyice karisti ve saat de ilerlemeye basladi. dupeduz sarhostum tabi ki. artik fransiz cocugun dedigi quantity degil quality lafi beynimden cikti. kim orospu kim normal ayirt edememeye basladim. pistin etrafinda tur donuyorum. soyle gozume kestirsem bir tanesini direk alicam. en son turu atip cikmaya karar verirken bir tanesi kicimi cok guzel bir sekilde sikistirip bir gulucuk atti. ben de dayanamadim tuttum kolundan ciktik piste dans ettik. diller dolandi birbirine ve ardindan odama gittik.

supper bir gecenin sabahinda bok gibi bir sekilde kalktim. yanimda da kiz. dedi benim evime gidelim kahvalti falan yapariz. atladik taksiye evine gittim. bahceli tek katli yikik dokuk bir ev. bahcesi botanik ormanina donmus ama sallayan yok. boyumdan uzun otlarin arasindan gecip odalara girisin onundeki kucuk avluya geldik. 3 tane kadin bir de bebek beraber yasiyorlar. otuttular beni de bir yere kahvalti yapmayi bekliyoruz. herkes ayri bir odada yasiyor, ve sahip olduklari bir yatak bir tv ile sinirli. tabi ki dogalgaz ya da tup olmadigi icin avluda bir ates yakmaya basladilar. bu da bana hic garip gelmemesi gerekirken son derece garip geldi. oturduk, kahvaltida balik, tavuk ve ekmek niyetine yedikleri muzdan bozma birsey. benim midem zaten bok gibi, icmedigim sey kalmamis, hepsi karismis, bir de bunlar elleriyle dalinca ben birsey yiyemeyedim. biraz tavuktan tirtikladim, sonra odasina gectik dudaklarindan optum kisa boylu koca memeli mavi lensli zenci aisha yi ve gitmem gerektigini soyledim. o da telefonunu yazdi, ne zaman gelecegimi sordu ve ayrildim.

keske telefonunu kaydetseydim yoksa bir sonraki sefer tekrar kongo ya gittigimde gunduz vakti sarhos sarhos gezerken 17 lik iki kizi sokaktan alip bara goturmez, sonra kizlardan bir tanesini defedip digerini odama gelmesi icin zorlamazdim. odama geldigimde nuri alco gibi saldirmaya calismazdim ve sonucta bu kadar kendimden utanmazdim. o elma kadar memelerini gorunce bende ilk defa olsun jeton dustu. kimligini istedim baktim 17 yaziyor. kendimden iyice tiksindim. kiza sen bakire oldugun icin senle yatamam dedim, sen git ben sonra gelirim o zaman yatariz dedim. kizi yolladim. kiz giderken 3 ay sonra ben bakireligimi kaybederim senle yatarim dedi ve kapidan yavas yavas yuruye yuruye gitti. borumbok bir sekilde binanin disindan kizin sokaktan kaybolmasini izlerken guvenlik gorevlisinin nefretle bakan gozleriyle karsilastim. artik utanc, ar ve kendine saygi kavramlarindan iyice uzaklastigim icin ne bakiyosun, don isine diye bagirmak benim icin zor olmadi. gozlerindeki nefret kucumsemeye dondu ben de aisha nin numarasini kaybettigim icin kendime kufrede kufrede iceri girdim.

21 Mayıs, 2009

bir kiz vardi ama adi neydi?

bizim zamanimizda genclik sporun kamplari olurdu, hala devam ediyor mu bilmiyorum. fiyati muhtemelen gidis donus yemek icmek sicmak dahil 10 gunlugune simdinin parasi ile 100 lira falandi. Ilk defa orta 1 e gecerken gitmistim ondan sonraki 3 sene de farkli kamplara katilmistim. 12- 16 yas arasindaki herkesi toplamislar, spor yaptiriyolar cevreyi gezdiriyolar, insanlari birbirleriyle kaynastiriyorlar falan. yaklasik 200 kisi kizli erkekli karisik kamplardi. simdi dusununce su anki turkiye de ulasilmasi zor birseymis gibi geliyor.

kamp icin ankara dan bir yaz gecesi yola ciktik ve bursa gemlik e ertesi gun oglene dogru varmistik. otobuste cogu kisi birbiriyle kaynasmaya calisiyor, herkes birbiriyle tanisiyordu. klasik ayni odada kalalim sacmaliklari baslamisti. Biz ankara dan bir otobus gelmistik ama diger illerden de gelenlerle bayagi buyuk bir grup oluvermistik. baslarda egitimcilerin disiplini saglamaya calismalari ve buna dayali hafif baskilar vardi. denize girme cikma saatleri, spor saatleri yemek saatleri vs derken 24 saat programli idi. ben yasca kamptaki en kucuk cocuk olmama ragmen boyum bir coklarindan uzundu. (ama 1.60 lik anneyle 1.80 i goremedik) ice kapanik ve utangac bir insan oldugum icin pek bir insanla konusmuyordum. ama bir iki arkadas edinmistim. diger herkes kiz pesinde kosarken ben sadece onlari izleyip helal cocuklara diyordum. Kampin ilk gunleri gectikten sonra bana da yanasan bir kiz olmustu. o da kizlar arasinda sanirim en kucuk olaniydi. kisa boylu kisa siyah dalgali sacli, siska diyebilecegimiz guzel gozlu bir kizdi. yani su anda benim ne zaman gorsem su kiz benim sevgilim olsun hayatimda bir daha baskasina bakarsam namerdim diyebilecegim tiplerden. ama o zamanlar cocuk oldugum ve begenilerim henuz olgunlasmamis oldugu icin populer olana, insanlar tarafindan guzel olarak kabul edilene yoneliyordum.

ben tabi ki kizlara hala acilamayan bu konuda kendine guveni hala oturmamis bir insan oldugum icin, o zamanlarda bu guzele acilamamistim. 10 gunluk kamp gayet zevkli gectigi icin de hicbir sekilde kafama takmiyordum. yalniz bu tatli kiz gelip benimle konusmus ve beni sahilde dolasmaya davet etmisti. Sahile indik ve yavas yavas yurumeye basladik. o kadar rahattik ki aramizdan bir yuk treni gececek mesafe vardi. amaa yoooo merlin yakinlasamaz. o ancak mal gibi pabucunun ucuna bakar ve birseyler mirildanir isler ciddiye binince. suya sabuna degmeyecek seylerden bahsede bahsede birbirimize biraz daha isinip o buzlari kirmaya basladik. sahildeki yuruyusumuz bizi denizin hemen kenarindaki koca kayalarin oldugu yere kadar getirdi. kayalarin arasindan bizden yasca buyuk bir kiz cikti ve yanimiza geldi. hic anlamadigim bir nedenden dolayi avrupa yakasindaki sahika ya benzeyen bu kiz geldi ve sunlari soyledi.

"bu kizla ne isin var, daha kanli orkidlerini nereye atmasi gerektigini bilmeyen bir kiz bu. bosver bunu!"

yanimdaki kiz aglamaya basladi ve kosarak yanimdan kacti. ben ortada sik gibi kaldim. nereye bakacagimi ne yapacagimi bilemeden. sahika bir kac sey daha soyledi ama ben ne anladim ne de bir tepki gosterdim. orada kaldim sadece. hoslanabilecegim kisiyi her saniye biraz daha kaybettim. pabuclarimin onune baktim ve geri dondum.

kampin bitisinde kizla vedalasirken kuru bir telefon degis tokusu iki yanaktan muah muah ve eyvallah. oylece kaldi bir yere gitmedi bu hikaye. haneme tepkisizligimden, basiretsizligimden dolayi bir insani incitmek olarak yazildi. hic bir sekilde guc gosteremeyip karsi gelemeyip gitmesini izledim. ve o gitti. her turlu ihtimali ve hayalleri de supurup gitti..

en cok gucume giden de belki de o kizin arkasindan gitmeme nedenim bana daha guzel bir kizi ayarlama ihtimaliydi.