11 Kasım, 2009

a lot like love




bir film izledim. daha taze, kokusu akillarda. bir adamin yoluna bir kadin cikar. adam kadini kafasina kazir, ama kadin biraz zuppe, biraz hayat dolu. Kadin adama burun kivirinca adam da ona alti yil sonraki hayatini anlatir, planlarindan bahseder ve simdi olmadiysa bile yollarimiz ileride kesissin der. Universiteden mezun herhangi birisinin hayalleri gibidir. Once hayatimi duzene sokacagim sonra da hayallerimin kizi beni bulacak. Adamimiz ordeklerini tek tek; kariyer, para, ev, araba sonra da onu bulacak es olarak siralarken merlin dusunur. Sadece bir gun ya da iki gun gorup de planlari icin es gectigi isimleri. cok buyuk planlari vardi o zamanalr beyimizin. Buyuk adam olacakti. Okulu zamaninda iyi bir ortalama ile bitirecek onun universitede kalmasini cok isteyeceklerdi ama o olanaklari elinin tersi ile itip hemen is dunyasina atilacakti. Gencliginin de verdigi enerji ile calisacak, baglantilar kuracak, gorulmeyeni gorup, farkedilmeyeni farkedecek, mumkun olsa sakli kitalari ortaya cikaracakti. Bilim sanayi ile onda bulusacak belki de kendisi bir is kuracakti. Zengin olduktan sonra da zenginligin bir onemi olmadigini diger insanlara gosterecekti. Tabi ki bu arada bir kac findik kiracak, en sonunda da cocuklarinin annesi olacak disarida hanimefendi, mutfakta ahci olan hafif catlak sevgilisi ile evlenecekti.

Planlar boyleydi. Ne oldu da bozuldu her sey. Okul tekledi, kirilan findik degil bir kac seferinde kalbi oldu. Plan cok basitti oysaki. Hata nerede idi. Oysa ki o da filmlerdeki gibi yasamaya calismisti. Olasiliklari artirmak icin ayni filmlerdeki gibi sinavdan once disari cikmisti, ayni filmlerdeki gibi tatillere cikmisti. Demek ki olay filmlerdeki gibi degilmis. Komik ama gercekten filmlere inanan bir insan oldugumu simdi anladim. Askim bana yirmi sekiz yasimiza kadar evlenmemis olursak, birbirimizle evlenelim, bir omur boyu da ayrilmayalim demisti. Ben uc ay once yirmi sekiz yasima girdim, ve daha az onceye, 20 dakika oncesine kadar 19 yasinda verilen bu sozun gerceklesecegine inaniyordum. Evet ben bir romantigim, ve ben filmlere inaniyordum. Ama artik filmlerin sadece sonu kotu biterse gercek olacaklarina inaniyorum.

Bir derin nefes alip, filmlere inancimi da nefesimle birlikte veriyorum. Safligimdan kaybetmeye hala devam ettigimi gormek beni mutlu ediyor.



erkek- Do you really think that six years from now, a guy like me with a job, a house, a car - a nice car - and a future you think i'm gonna have a problem findin' somebody to fall in love with me?
kadin- oh. i think you're gonna have big problem.

film guzel yani. hayat gibi inisleri ve cikislari da var... hem kulaginiza da hitap ediyor... ama inanmayin cok fazla. incinirsiniz.

04 Kasım, 2009

Su kendini gerceklestirme mevzusu


Bugun gene hayal dunyasina dalmisken bir anda arkadaslarimdan birisinin benim icin soyledigi bir cumleyi hatirladim.
“Senin gibi olmak istiyorum”
Bunun ne oldugunu biliyor musunuz? Bu bir insani yanlis tanimaktir. Benim gibi olmak istemiyorsun, benim gibi olmak istemezsin, asil ben senin gibi olmak istiyorum diyemedim. Sadece sustum, egom oksandi, gururum kabardi, daha dik bir sekilde diskoya dogru yurumeye basladim.
Bu arkadasimin bana dedigi sey benim de basima cok geldi. Dile getiremedim ama ben de baskasi olmak baskalari olmak, hatta bazen bir kisilik atolyesine girmeyi istedim. Sundan su kadar cesaret, bundan bu kadar gurur, bundan asalet, bundan su bundan bu… liste uzar da uzar. Ama bir sey degismez. O da kendim.
Kendimi degistirmek icin cok ugrastim. Neler yapmadim ki. Model olarak begendigim insanla daha sik vakit gecirdim, onu biraz konusturup onu boyle davranmaya iten guduleri ogrenmeye calistim, baskalarina onun huylarini sordum, izledim, gozlemledim, o kadar pratik bile yapmaya calistim ama olmadi. Bu kendimi degistirme cabalarimen fazla 3-4 ay surdu. Gercekten de sonuclar basarili oldu. Benim gibi olmak isteyenler ortaya cikti. Sonra kendi karakterimi ortaya koyabilecegim bir an bulunca gevsedim. Ipler cozuldu ve gercekler ortaya cikti. Makyajim uzerimden akti ve cevremdekiler saygilarini da beraberlerinde alip yavas yavas cekildiler.
Sonucta begendigim ve takdir ettigim insanlardan birisi olamadim. Isin daha da vahimi hala degismeye calisiyorum. Insan dedigin ergenlikte degisir sonra da ufak tefek detaylar disinda ana mimari ayni kalir. Ben bunu bir turlu kabullenemedim ve degismeye calistim. Kendime sunu aynen soyluyorum “essek misin merlin?” Cevremdekiler bile “Ne degismesi allahini seversen” dediler, ama mutsuzlugum ve kendimden hosnutsuzlugum baki kaldi.
Taaa universite hatta lise yillarindan kalma bir cabam var. Bunun adi da agir basil bir insan olmak. Gercek hayatta agir basli olamadigim icin hayallerimde oluyorum. Nasil mukemmel bir insan anlatamam sizlere. Lafi gedigine koyan, nerede konusmasi nerede susmasi gerektigini bilen, insanlarin gozlerine seni anliyorum seklinde bakip, sonrasinda kendisine soru sorulana kadar agzini acmayan,insanlara gitmeyen, insanlarin geldigi kisaca dolmusa bindiginde, dolmuscunun bile kalkip yer vermek istedigi bir insan var aklimda. Bunu gerceklestiremedim. Hep bunu istedim, cita olarak kendime bunu sectim ve ulasamadim. Tum bunlari dusunurken de cok onemli bir seyi kaybettigimi farkettim.
Kendime olan saygimi.
Simdi her yerde bunu ariyorum. Bana her laf sokuldugunda, her hor goruldugumde, ne zaman sesim titrese..
Eger bulursaniz lutfen bana ulastirir misiniz? Tesekkur ederim.

11 Ağustos, 2009

kucuk bir ask


icim sizliyor yine birkac gundur. kursumuzda sadece tek bir kiz var ve ben ona kisa sureli asik oldum. onun da erkek arkadasi nisanlisi, ekleri, takilari varmis ama ben gene de sarhos olup soylemeye karar verdim. soyledim kendisine onu ne kadar degerli buldugumu, dedim ona milyonda bir gelir senin gibisi ama cok tatlisin merlin den baska birsey cikmadi agzindan. baska birsey dese, farkli bir tepki verse zaten hemen agzini agzimla kapatirdim. ama olmadi. ben de kendimi tiineyc genc kizlar gibi alisverise verdim. iki gomlek, iki sort, 1 iskarpin bir lastik ayakkabi aldim. ayakkabilari denemek icin de 2 de corap aldim. sampuan reyonuna girdim, markalarin coklugundan kafam karisti, dukkandan sampuan almayi unutup ciktim. gonul migrostan demek istese de wal mart tan ciktim ve gonul eve donunce demek istese de otele gelince sampuan almadigim icin kendime kufrettim. ciktim bir de tiras oldum. adam saclarimi kesmeye bakinca kelime bakip felege kufrettim. ama comak da sokamadim, sokamadigim comaklara yandim ama sigarami yakamadim.

neyse. yas oldu 28 ve hala yasiyoruz.

17 Haziran, 2009

Havva Adem'de ne buldu


John Milton in adini ilk defa seytanin avukatinda duymustum. Arkadaslar arasinda kultur sovu yapilan yerlerde de “tabi tabi Kayip Cennet tabi ki de John Milton bilirim.” demeyi ihmal etmemistim. Bir yolculuk oncesi raflari karistirirken aldigim kitabi bugun sonlandirdim. Kitaptan aklimda kalan tek sey de Adem in Havva ya olan aski. Din miti dediler ask romani cikti deyip soylene soylene bir daha karistirdim ve agzi laf yapmayi bilen 18 lik Adem, 16 lik Havva nin askindan baska birsey bulamadim. Sonra bir kendime baktim bir Adem e baktim. Adem in Havva yi ilk gordugunde Tanri nin huzurunda “bu herseyi degistirdi, duzeltti. Iste benim yarim” diye sevincten haykirmasi bana tanidik geldi de o pis inatciligini kendimde bulamadim. Yasak meyveyi Havva yedikten sonra “Seni lanetli bir dusman kandirdi, ama kim bilmiyorum ve seninle beraber ben de mahvoldum. Hic kuskusuz seninle birlikte ben de olecegim. Sensiz nasil yasarim” deyip olumsuz hayattan ve sonsuz mutluluktan vazgecmesi tanidik geldi de, “Cekil gozumun onunden seni yilan: sana ancak isbirligi yaptigin o yaratigin adi yarasir” demesini hayatimda bir yere oturtamadim. Ben hicbir zaman tam bir Adem olamadim. Havva da olamam. Ben Adem den aglaya aglaya ozur dileyen Havva ile Havva icin olumu secen Adem in hastalikli birlesimini kendime daha yakin buldum. Ne de olsa icimde hem Havva dan hem de Adem den bir parca var.

16 Haziran, 2009

kendimle diyaloglar



Kendimle basim dertte yine bu aralar. Ama sikayet edecek kimseyi de bulamiyorum. Ayri evlere cikip bir sure iliskimize ara vermek istiyorum. Surekli kacip gitmekten bahsediyor. Yok efendim icinde kalan seyler varmis onlari yapmak istiyormus. Anlatiyor bana. Anlata anlata kafami sikiyor hatta. Gidecekmis ilk is olarak tanriyla barisacakmis. Daha guclu inanmak istiyormus, digerlerini cok fazla dinledigim icin inancim zayifliyormus. Hatta pratige gecirip namaz kilmayi ogrenip sonra da namaz kilmaliymisim. Boylelikle hayatta yasamak icin bir amacim olurmus, olmekten de korkmazmisim. Gitmeliymisim. Uzaklara gidip butun aile baglarindan toplumsal baglardan siyrilmaliymisim. Kendi ozumu oyle bulablirmisim. Hickimseyi aramamali msn listesini tamamen silmeli butun adresleri butun telefonlari yakmaliymisim. Kacip orada tekrardan baslamaliymisim. Aile bozulur, tek basina kalir falan demeyip gitmeli kaybolmaliymisim. Dunyada 5 milyar insan varsa birisi kaybolsa kimse sallamazmis. Hadi bunu da beceremedim cok duzenli olmaliymisim. Isime odaklanmaliymisim. Calisanin elmasi kizarirmis. Yaslaninca iyi bir hayat surmek icten ice benim hayalim degil miymis? Karari verip bir kiza kafayi takmalimisim. Onu elde etmek icin elimden gelen herseyi yapip sonra onu alip dertlerime ortak etmeliymisim. Arkadaslarimi silmeliymisim, bol bol kitap okumali, terli terli su icmemeli, en onemlisi de bugunun isini yarina birakmamaliymisim.




Bana hicbirsey koymuyor da bana su ana kadar ailem arkadaslarim ya da sosyal ortamim tarafindan soylenen ve benim kaale almadigim seyleri simdi cikip bir de merlin bana soyluyor ya... Hic bir zaman kendim tarafimdan aldatilacagimi dusunmezdim.




15 Haziran, 2009

kucuktum sonra muhendis oldum


Kucukken hep kadin olmak isterdim. Hayatin her zaman icin daha kolay olacagini dusunurdum. Kadinlara toplumun verdigi ayricaliklar yurtta kalirken onlarin daha onceden yemek almasini kizlarla erkekleri birbirinden ayirmak icin muduriyet tarafindan uygulanan bir taktik olarak degil bir ayricalik olarak dusunurdum. Iki goz yasi ile kirginliklari gidermek, buyuk suclarin uzerini ortebilmek bana cok buyuk bir lutuf gibi gorunurdu. Fiziksel olarak da dar omuzlar, gorece kucuk gogus kafesi, renkli saclar yumusak yuz hatlari bir erkekten daha cok bir kadinin isine yarardi. Ama benim icin en onemli olan da talep eden degil talep edilen olabilmekti. O zamanlar ben kizlarin hayalini kurup onlara yaklasmayi, hislerimi gostermeyi planlarken her zaman onume bir engel cikar ve onlara yaklasamazdim. Cevremdeki insanlar arasinda klasik bir ezik profili cizmeyip kavgalar edip, hararetli tartismalara girsem sonunda bir de afilli kufur savurup, son sozu soylesem de hep karsindakinin yanina gitmek ve talep etmenin zorlugunda bulundum. Onunde sonunda bir sey istiyorsun! Gonlunu vermesini. Gidip derdini anlatsan bile sonrasi zaten muallakta. Okul cevresinde tur atanlari izlemekten ve yasca buyuk olanlardan dinlediklerimizden baska birsey yok. Is ilerlese zaten, olayin ne zaman bir tatli egzersizden, dergilerde gordugumuz akrobatik hareketlere gectigi tam bir muamma. Eksik kaldim ve zamaninda ogrenemedigim seyler hanesine bir cizik daha attim.

Sakalasan erkekli ve kadinli gruplar gorunce kiskaniyorum. Insanlarin birbirne kur yapmasina tahammul edemiyorum, sadece oradan cekip gitmek istiyorum. Ben bu yeteneklere sahip olmadigim icin talep edemedigim, istenilmedigimi dusunuyorum. Istenilmedigimi dusundukce asilesiyor kabalasiyorum. Ya sahneyi terkediyor ya da ortamin tum atmosferini bozmak, ilgiyi ustume cekmek icin ortami kaosa surukluyorum, enerjiyi artirip vahsilesiyorum. Artik sesimi bile kontrol edemeyecek bir hale gelip aciktan aciga bagirmaya basliyorum. Yuksek sesle kahkahalar atip bagira cagira espriler yapiyorum. Iyice dusup, rezillesiyorum. Onceleri insanlara komik gelen seyler, artik basitlesmeye basliyor. Bayagilasiyorum, bayagilastikca kendimden nefret ediyorum. Hirslaniyorum, sinirleniyorum baskaldiriyorum kaderime. Bir tek ben miyim insanlarin burada oynadigi sacma oyunu gorebilen diye arkadaslarimdan bile soguyorum. Hor gormek de derdime deva olmuyor. Aglamak istiyorum ama dayanacak bir omuz bulamiyorum. Sahneden inip bir bira daha istiyorum. Bu sahnenin basinin benim sonumu getirecegini bildigim icin de bu gruplardan nefret ediyorum.

Talep edilmek bundan dolayi daha kolay. Sadece orada durman bile baskalarinin ilgisini cekmeye yetecek birsey. Seksi olmasan, karizmatik olmasan bile gozunu bir suzsen karsindaki Adem olacak, Mecnun olacak. Hatta cok siradan gozuksen, kolay oldugun ilgiye ihtiyacin oldugu dusunulerek daha cok isteneceksin. Ama Adem olmak cok yorucu. Hele icinde Havva varsa cok daha yorucu. Hem asik olmak. hem sevmek hem de kendi haline bakip hayran olmak cok yorucu. Karsindakinin aklini celmek icin yapilan kucuk oyunlar da bana zevk vermiyor. Oyunu oynayan ben oldugum icin zevk vermiyor. Ben de herkes gibi cabalamak istemiyorum.

Elimi atmak degil benim elimi tutmalarini istiyorum. Zor lan bu isler.

30 Mayıs, 2009

phoebe, foeb ya da fibi

Catcher in the rye (cavdar tarlasinda cocuklar) i okuyanlar holden in kardesini hatirlarlar. Benim okudugum baskisinin kapaginda bence secilebilecek en guzel kapak resmi vardi. Phoebe nin Holden a hediye ettigi beyzbol eldiveni ve bir beyzbol topu. Kitap holden in agzindan anlatildigi icin, Phoebe de ancak bir cocugun kardesine hissedebilecegi kadar saf ve temiz anlatilmisti. Benim hayatimdaki phoebe de bir o denli saf ve temizdi. Birbirimize tirtil derdik ama ben onu baskalarina anlatirken ona phoebe adini verir ve onu gordugum sekliyle, Holden in kardesini gordugu sekliyle anlatirdim. gozlerinin kahvesinden beyazi gozukmeyen sevimli bir tirtildi benim Phoebe im.

benim sonradan buyuk askim olacak olan kisiyle ayni gun tanismistim. ama ona olan hislerim askimdan ayrildiktan sonra bicimlenmeye basladi. Daha onceleri de her zaman icin birlikte vakit gecirilebilecek, hossohbet sevimli bir kiz olarak dusunmustum. Sonralari telefon konusmalari ve ardindan nasil basladigi bilinmeyen mektuplasmalar. O universiteye ikinci kez hazirlaniyordu ben de universitedeydim (evet, benden once mezun olup benden 3 sene once calismaya basladi) Farkli sehirlerde yasamamiza ragmen boyle kucuk oyunlar oynayip birbirimize daha da yakinlasiyorduk. hislerim arkadasliktan, dostluga oradan da kiz erkek iliskisine cok yumusak bir sekilde kaydiginda artik birlikte olabilecegimize olan inancim atmisti. cok samimi davranmasini onun da birlikteligi istedigine yorup bir gun bir deli cesareti ve is bilmezlikle ahizeyi elime aldim. telefonu cevirdim ve kafamda ne soyleyecegimi bile tasarlamadan "phoebe naber" dedim. hal hatir sorduktan sonra niyetimi aciklamaya tam baslamistim ki.. "lutfen bunlari konusmayalim" dedi...

ve aradan yillar gecti. bu gecen yillarda bir kac defa gorustuk ve yine keyifli bir sekilde sohbet etmeye basladik. ben hala yaptigim salakliktan dolayi kendimi suclu buluyordum. o zamanlar biraz daha olgunlasmamdan biraz daha fazla insan tanidiyip hal hatirdan anlamaya basladigimdan salakligimi hislerimi aciklama bicimi olarak gordum. gelisim psikolojsinde ne derler bilmiyorum ama ben buna ozden sacmalayip bicime vurup olaylari saptirma diyorum.

bir gun elime benim de diplomayi tutusturdular. ardindan celp kagidini verdiler ve istanbul da hakiler icinde kendimi buldum. phoebe de istanbul da oldugu icin goruselim diye sozlestik ve bir izin gununde bulustuk. sonra bir izin gununde daha ve ardindan mesajlasmalar geldi. kullenen duygular tutusmaya basladi. askerdeki arkadaslarin da verdikleri gazla niyetimi hafiften belli ettim. Gayet hos karsiladi. Manzara gayet komikti. Essek kadar adamlar ki aramizda 35-40 yasinda olanlar da vardi; toplanmis gelecek olan mesaji bekliyoruz ve alinan tepkiye gore diger mesaja karar verip yolluyoruz. Gaz asker arkadaslarindan alinmis sapandan firlayan tas gibi hedefe gidiyordum. Ertesi gun onun oglen arasinda calistigi yere yakin bir yerde bulusmak icin sozlestik ve ben de izin alip bulusma yerine vardim. Bu sefer daha hazirlikli gittim. Kucuk bir hediye, bir mektup (bunlari yazarken kendimden tiksiniyorum. mektup ne ya) calisanlarla konusup ufak bir surpriz falan. sonrasi hizli cekim zaten. gelir bakar, oturur, yok der, gider. merlin avuclar bir kere daha. en kotusu, hala konusmaya devam ederler hala gorusurler. en son da istiklal de bulusulup sohbet edilmistir kendisiyle. sonra kendisi sandvic yemenin cok farkli bir kafasi oldugunu soylemis, cok zevk aldigini hayatindaki en sevdigi seylerden birinin sandvic yemek oldugunu soylemistir. ben de sandvic yemegi sevmedigim icin ama onceden almis oldugum sandvici ufak bir posetin icinde kendisine vermis ve o gun bugundur de gorusmemisizdir. keyifli alemler.

zaten sonradan ogrendim ki phoebe de foeb olarak degil, fibi olarak okunuyormus.



*ben koca bir geri zekaliydim. daha once de dedigim gibi zamaninda yasamak lazim herseyi. ortaokulda mektuplasip orta sonda telefonda birliktelik teklif etseydim ve lisede arkadaslarla toplanip kizlara mesaj atsaydim ve reddedilseydim zerre umrumda olmazdi. sanmayin ki simdi cok olgunlastim ve hata yapmiyorum, simdi de 22 yasindaki birisinin yaptigi hatalari yapiyorum. bakarsiniz 35 imde netten tanistigim biriyle cikmaya baslayip evlenirim.

25 Mayıs, 2009

ilk defa bara nasil gittim, ya da obsesif kompalsif

Universite hayati benim icin biraz zor gecti. sorun egitim sistemiyle barisamamak, sorumluluklarin agir gelmesi falan filan degil, sadece ve sadece daha onceden yasanmasi gereken hisleri ertelememden kaynaklaniyordu. Karakterim de biraz erken oturunca bunyede tam anlamiyla ana yemek sonrasi tatliya yer kalmamisti. Bir cok insanin en guzel seneleri olan universite yillari benim icin kahvede oynanan kagitlar, les yerlerde icilen tombul efesler ve harcanan koca bir 6 seneden baska birsey degil, ama birseyler de ogrendim.

bir gun aksamustu sakarya caddesinde dolasirken bizden iki alt sinifta okuyan bir kiz arkadasimi gordum. Yukarida bir barda oturuyormus. Beni de davet etti. katildim yanlarina ve acik havada ssk ishaninin en ust katinda oturup sagdan soldan konusmaya basladik. O zamanlar sadece evlerde arkadaslariyla icen temiz pak bir cocuktum. Rezil bir ogrenciydi, lisede icki icmek icin barlarda dolasip benim tasvip etmedigim insanlarla takiliyordu. biraz lafladiktan sonra ben izin istedim ve haftasonu tekrar bulusmak icin sozlestik ve beni ne gormekten ne kadar mutlu oldugunu soyledi. haftasonu benim bulusma saatini gec hatirlamam uzere yuruyerek 20 dakikalik mesafeyi 5 dakikada kosarak yaklasik yarim saat gec kaldim. bir onceki seferden cok daha guzel ve olgun gozukuyordu, sarhos degildi ve gayet tatli guluyordu. gidecegimiz yeri o secti ve ilerledik. o zamana kadar babamla ya da annemle gittigim solcu barlar disinda hic bir bara arkadaslarimla ya da tek basima gitmedigim icin gittigimiz yerin izbe bir metalci bari oldugunu gorunce sasirdim.

daha once kitira gidip bira icmisligim vardi, ama hicbir zaman o gun girdigim bardan bir daha hayatim boyunca kurtulamayacagimi bilmiyordum. sonralari sigaraya baslayacagimi da. hatta ve hatta o izbe barlara bile paramiz yetmeyince sokakta icki icecegimi ve farkli olmak icin degil gercekten paramiz ve gidecek yerimiz olmadigi icin sokakta icececigimi aklimin ucuna getiremezdim.

Surekli buralarda dolastigi icin daha dayanikli olacagini dusundugum kiz bol bol tuvalete gidiyor ve benden daha hizli sarhos oluyordu. Daha sicak, daha da sicak ve daha daha sicak davranmaya basladi. gercekten onemli oldugumu soyledi ve bu cumle kulaklarimdan hala yaralarini saramamis kalbime bir simsek hiziyla indi. Artik iliskimiz benim icin farkli bir boyuta kaydi. Sohbet ederken surekli tuvalete gitmesine anlam veremeyip, bir patavatsizlik yapip nedenini sordum. O da elindeki haplari gosterdi denemek isteyip istemedigimi sordu. Baliklarin meraktan parlak cisimleri yutmaya calismasi gibi ben de aldim birkac tane ve tuvalette yuttum. Benim de dunyam donmeye ben de goruntuleri birbirine karistirmaya basladim. O da bunlarin uzerine daha sert seyler denediginden ama biraktigindan, birakamayan arkadaslarinin sona geldiginden, sonu bulan arkadaslarini terkedip ambulansi aradiklarindan falan bahsetti. Simdi bunlari kullaniyormus.. ama olsundu, ben ozeldim ve onun prensi olabilirdim, birlikte icebilirdik, birlikte birakabilirdik, birlikte yasayabilirdik. Romantik dusunceler, imkansiz iliskiler gozumun onunde dolanmaya basladi. hem yeni birsey yasamanin vevrdigi haz hem de olusan fiziksel cekim benim basimi iyiden iyiye dondurdu ve hesabi isteyip eve gitme saati gelen liseli kiz cocugunu evine birakmayi teklif ettim. Kolkola yuruyup arabaya atlayip vardik evinin onune. evine cagirdi ben ailesini dusundum. Sonra arabadan atlayip evine gitti.

Ertesi gun mesaj attim, karsiliginda soguk bir mesaj, sonra bir baska mesaja yine soguk bir mesaj. Kontrolden cikan hisler daha cok mesaj attirdi, daha az mesaj geldi. Telefonun haberlesmek icin oldugunu iletisim icin olmadigini cok sonralari bir buyugum soyledi de anladim. kalkip eski okuluma gittim ve sen beni yanlis ve ben seni oyle degille baslayan cumleler kurdu. onun icin de agladim ama aglayacak uzulecek birsey yokmus aslinda. zaten yikim teslimiyetle gelmis.

sonralari gordugumde daha onceki hayatindan siyrilmis, gayet cekici bir genc kadin haline gelmis oldugunu gordum. bence hayalini kurdugu dunyayi gezme fikrine daha yakindi ama ruhu var miydi bilmiyorum. kuru cumleler, cok sevindimler ve baybaylar.

Su satirlari bu olay gerceklesmeden once okusaydim acaba sonu boyle olur muydu?

"Tutunamayanlari avlamak çok kolaydir. Anlayisli bakislarla süzerseniz, hemen yaklasirlar size. Ondan sonra tutup öldurmek isten bile degildir."

Tutunamayanlar, Oguz Atay

*** haaa! onu tekrar gordugumde hala ona karsi hislerim var miydi? Olmasa sanirim bunlari buraya yazip kurtulmaya calismazdim.

23 Mayıs, 2009

kendime saygimi nasil kaybettim?

bir gun evden disari is bulmak icin ciktim ve ardindan kendimi afrika da buldum. ekmek parasi kazanmak icin de bir suredir buradayim. yasadigim yerin aksine taksiye binebildiginiz ya da kisa mesafeleri yuruyerek gezebileceginiz bir yer point noire. birseyler yiyip, geceye hazirlandiktan sonra herkesin methettigi MB adli mekana gittik. girerken 5 dolar verdik ve iceri girdigimizde neden herkesinm methettigini anladik. erkek basina 3-5 siyah kiz dusuyor.
bara gidip bir icki almaya calisirken onumu 4-5 kiz kesti ve hepsi de yilisik yilisik gulumseyerek, ya da arsiz arsiz siritarak geceyi benle gecirmek istediklerini soyluyorlar. kimi boynumdan opuyor kimi kicimi elliyor, tam bir savas alani anlayacaginiz. standard bir club ama bildiginiz orospu bari. tabi turkiye deki gibi bayik pavyon muzigi yok, bangir bangir jay-z, akon caliyorlar. bar genelde yaslilara ait. fazla hareket etmek istemeyen yasli beyazlar barin yanina sandalyelere cokup yanlarindaki 1.85 boyunda 22 lik dilberin kicina ellerini atip gece boyunca viski icip sonra da taksilere atlayip gidiyorlar. orada tanisip birlikte geldigim iki fransiz cocuktan bir tanesi cirkin bir fransiz kiza yazilmaya calisip uzaklasti digeri de eline birasini alip gelen gecen kizlara kufur edip daha iyilerinin daha cok kendine guvenenlerin yanina yaklasmasini bekliyor. ben de aldim ickimi ve gelen kizlari tek tek defetmeye calisiyorum. elliyolar yokluyolar, baktim olmuyor bir icki ismarliyorum sonra da yolluyorum. ilk basta gozume bir tanesini kestirmistim. gidip ona i like you demistim o da bana oui demisti. sonra yanindaki arkadasi o fransa da yasiyor ve nisanli deyince ortamdaki begendigim tek kiza "gonlume bir gunes gibi dogdun diyip" eyvallah cekmistim. dil bilmemek kotu sey diye kendime kufredip ustune bikac icki daha yuvarladim.

yavas yavas adrenalin artti, alkol kana iyice karisti ve saat de ilerlemeye basladi. dupeduz sarhostum tabi ki. artik fransiz cocugun dedigi quantity degil quality lafi beynimden cikti. kim orospu kim normal ayirt edememeye basladim. pistin etrafinda tur donuyorum. soyle gozume kestirsem bir tanesini direk alicam. en son turu atip cikmaya karar verirken bir tanesi kicimi cok guzel bir sekilde sikistirip bir gulucuk atti. ben de dayanamadim tuttum kolundan ciktik piste dans ettik. diller dolandi birbirine ve ardindan odama gittik.

supper bir gecenin sabahinda bok gibi bir sekilde kalktim. yanimda da kiz. dedi benim evime gidelim kahvalti falan yapariz. atladik taksiye evine gittim. bahceli tek katli yikik dokuk bir ev. bahcesi botanik ormanina donmus ama sallayan yok. boyumdan uzun otlarin arasindan gecip odalara girisin onundeki kucuk avluya geldik. 3 tane kadin bir de bebek beraber yasiyorlar. otuttular beni de bir yere kahvalti yapmayi bekliyoruz. herkes ayri bir odada yasiyor, ve sahip olduklari bir yatak bir tv ile sinirli. tabi ki dogalgaz ya da tup olmadigi icin avluda bir ates yakmaya basladilar. bu da bana hic garip gelmemesi gerekirken son derece garip geldi. oturduk, kahvaltida balik, tavuk ve ekmek niyetine yedikleri muzdan bozma birsey. benim midem zaten bok gibi, icmedigim sey kalmamis, hepsi karismis, bir de bunlar elleriyle dalinca ben birsey yiyemeyedim. biraz tavuktan tirtikladim, sonra odasina gectik dudaklarindan optum kisa boylu koca memeli mavi lensli zenci aisha yi ve gitmem gerektigini soyledim. o da telefonunu yazdi, ne zaman gelecegimi sordu ve ayrildim.

keske telefonunu kaydetseydim yoksa bir sonraki sefer tekrar kongo ya gittigimde gunduz vakti sarhos sarhos gezerken 17 lik iki kizi sokaktan alip bara goturmez, sonra kizlardan bir tanesini defedip digerini odama gelmesi icin zorlamazdim. odama geldigimde nuri alco gibi saldirmaya calismazdim ve sonucta bu kadar kendimden utanmazdim. o elma kadar memelerini gorunce bende ilk defa olsun jeton dustu. kimligini istedim baktim 17 yaziyor. kendimden iyice tiksindim. kiza sen bakire oldugun icin senle yatamam dedim, sen git ben sonra gelirim o zaman yatariz dedim. kizi yolladim. kiz giderken 3 ay sonra ben bakireligimi kaybederim senle yatarim dedi ve kapidan yavas yavas yuruye yuruye gitti. borumbok bir sekilde binanin disindan kizin sokaktan kaybolmasini izlerken guvenlik gorevlisinin nefretle bakan gozleriyle karsilastim. artik utanc, ar ve kendine saygi kavramlarindan iyice uzaklastigim icin ne bakiyosun, don isine diye bagirmak benim icin zor olmadi. gozlerindeki nefret kucumsemeye dondu ben de aisha nin numarasini kaybettigim icin kendime kufrede kufrede iceri girdim.

21 Mayıs, 2009

bir kiz vardi ama adi neydi?

bizim zamanimizda genclik sporun kamplari olurdu, hala devam ediyor mu bilmiyorum. fiyati muhtemelen gidis donus yemek icmek sicmak dahil 10 gunlugune simdinin parasi ile 100 lira falandi. Ilk defa orta 1 e gecerken gitmistim ondan sonraki 3 sene de farkli kamplara katilmistim. 12- 16 yas arasindaki herkesi toplamislar, spor yaptiriyolar cevreyi gezdiriyolar, insanlari birbirleriyle kaynastiriyorlar falan. yaklasik 200 kisi kizli erkekli karisik kamplardi. simdi dusununce su anki turkiye de ulasilmasi zor birseymis gibi geliyor.

kamp icin ankara dan bir yaz gecesi yola ciktik ve bursa gemlik e ertesi gun oglene dogru varmistik. otobuste cogu kisi birbiriyle kaynasmaya calisiyor, herkes birbiriyle tanisiyordu. klasik ayni odada kalalim sacmaliklari baslamisti. Biz ankara dan bir otobus gelmistik ama diger illerden de gelenlerle bayagi buyuk bir grup oluvermistik. baslarda egitimcilerin disiplini saglamaya calismalari ve buna dayali hafif baskilar vardi. denize girme cikma saatleri, spor saatleri yemek saatleri vs derken 24 saat programli idi. ben yasca kamptaki en kucuk cocuk olmama ragmen boyum bir coklarindan uzundu. (ama 1.60 lik anneyle 1.80 i goremedik) ice kapanik ve utangac bir insan oldugum icin pek bir insanla konusmuyordum. ama bir iki arkadas edinmistim. diger herkes kiz pesinde kosarken ben sadece onlari izleyip helal cocuklara diyordum. Kampin ilk gunleri gectikten sonra bana da yanasan bir kiz olmustu. o da kizlar arasinda sanirim en kucuk olaniydi. kisa boylu kisa siyah dalgali sacli, siska diyebilecegimiz guzel gozlu bir kizdi. yani su anda benim ne zaman gorsem su kiz benim sevgilim olsun hayatimda bir daha baskasina bakarsam namerdim diyebilecegim tiplerden. ama o zamanlar cocuk oldugum ve begenilerim henuz olgunlasmamis oldugu icin populer olana, insanlar tarafindan guzel olarak kabul edilene yoneliyordum.

ben tabi ki kizlara hala acilamayan bu konuda kendine guveni hala oturmamis bir insan oldugum icin, o zamanlarda bu guzele acilamamistim. 10 gunluk kamp gayet zevkli gectigi icin de hicbir sekilde kafama takmiyordum. yalniz bu tatli kiz gelip benimle konusmus ve beni sahilde dolasmaya davet etmisti. Sahile indik ve yavas yavas yurumeye basladik. o kadar rahattik ki aramizdan bir yuk treni gececek mesafe vardi. amaa yoooo merlin yakinlasamaz. o ancak mal gibi pabucunun ucuna bakar ve birseyler mirildanir isler ciddiye binince. suya sabuna degmeyecek seylerden bahsede bahsede birbirimize biraz daha isinip o buzlari kirmaya basladik. sahildeki yuruyusumuz bizi denizin hemen kenarindaki koca kayalarin oldugu yere kadar getirdi. kayalarin arasindan bizden yasca buyuk bir kiz cikti ve yanimiza geldi. hic anlamadigim bir nedenden dolayi avrupa yakasindaki sahika ya benzeyen bu kiz geldi ve sunlari soyledi.

"bu kizla ne isin var, daha kanli orkidlerini nereye atmasi gerektigini bilmeyen bir kiz bu. bosver bunu!"

yanimdaki kiz aglamaya basladi ve kosarak yanimdan kacti. ben ortada sik gibi kaldim. nereye bakacagimi ne yapacagimi bilemeden. sahika bir kac sey daha soyledi ama ben ne anladim ne de bir tepki gosterdim. orada kaldim sadece. hoslanabilecegim kisiyi her saniye biraz daha kaybettim. pabuclarimin onune baktim ve geri dondum.

kampin bitisinde kizla vedalasirken kuru bir telefon degis tokusu iki yanaktan muah muah ve eyvallah. oylece kaldi bir yere gitmedi bu hikaye. haneme tepkisizligimden, basiretsizligimden dolayi bir insani incitmek olarak yazildi. hic bir sekilde guc gosteremeyip karsi gelemeyip gitmesini izledim. ve o gitti. her turlu ihtimali ve hayalleri de supurup gitti..

en cok gucume giden de belki de o kizin arkasindan gitmeme nedenim bana daha guzel bir kizi ayarlama ihtimaliydi.

27 Nisan, 2009

My life is a mess

Daghan uc gun once 5 haftalik tatilinin ardindan calistigimiz yere geldi. Hem ayni dili konustugumuz icin hem de yasam tarzlarimiz gecmisimiz birbirine yakin oldugu icin kisa zamanda kaynasmistik. Cok fazla birlikte zaman gecirememize ragmen ne zaman mekanlar ortak olsa zamani da bir sekilde uydurup surekli vakit gecirmenin yolunu buluyorduk. Cogu zaman kahkaha atip baskalarini cekistiriyoruz arta kalan zamanda ise ciddi meselelerden konusup birlikteyken inanilmaz keyif aliyoruz. Ya da aliyorduk. Son zamanlarda gerek onda gerek bende birtakim kopuslar oluyor. Anlatilmasi cidden zor olan kopuslardan. Sohbetten ya da edilen laflardan kaynaklanmayan kopuslar. Bir bakis ya da bir omuz silkis. Anlasmazliklardan sonra tartisma yerine yuzeysel bir hosgoru. Sonucta kopuyoruz. 3-4 ay onceki keyfi yakalayamiyoruz. Birseyler degismis onda. Daha ciddi daha kararli. Sanirim tatilde birbirimizden ayri gecirdigimiz zamanda babaannesini ve annesinin babasinin olumu onu hayat konusunda daha ciddi dusunmeye sevketmis. Cok sevdigim ve cokca da kiskandigim bu arkadasimdan biraz bahsedeyim.

Cevrenizde belki vardir sizin de bu tip insanlar. Ucbucuktan dorde tamamlayip direk dort dortluk adam dersiniz. Yaptigi iste cok basarili, uzun sureli beraberligi olan, cocuksu hareketlere hayir deyip muzipliklere her zaman evet diyen. Gozlerindeki pariltiyla bir kac sihirli kelimeyi birlestirip insanlari kendine ceken. Her zaman bir sonraki adimi planlayip hic bir zaman yas tahtaya basmayan. Bir seyi istedigi zaman ise, sadece hic kaybetmeyen her seyi elde eden insanlarda gorulen cocuksu bir simariklikla net bir sekilde hayir diyebilen.

Buradan da iliskide benim evet dedigimi cikarabilirsiniz. Arada sirada kafayi kirip nedensiz hayirlar, ofkeden ileri gelen cekip gitmeler de benim hanemde. Benim yaptigim ortaokul sakalarini da krema niyetine surunce arkadaslik pastamiz ortaya cikmis oluyor. Kiskancliklarimsa cocukluklarimdan daha fena. Iste altta aklima gelenleri siralayim.

- Ege de bir sahil kasabasinda rahat bir cocukluk gecirmis olmasi
- Bir seye konsantre oldugu zaman gozu baska birseyi gormemesi
- Dileklerini o ya da bu sekilde kabul ettirebilmesi
- Gayet rahat hayir diyebilmesi
- Egosunu iliskilerde direk ortaya koyup karsisindakini ezmeye calismamasi
- Soguk kanliligini her sartta korumasi ve sesini asla yukseltmemesi
- Benden ve tanidigim neredeyse herkesten daha zeki olmasi
- Yakisikli olmasi ve bir sekilde ilgiyi uzerinde toplayabilmesi

Ve en son ve de en cok kiskandigim ozelligi benden daha iyi bir baba ve es adayi olmasi.

Iste bu kiskandigim ve cok deger verdigim insan dunyama herhangi biri olarak girdi, tiki tipine ragmen bir gece yaptigimiz turku muhabbeti ile arkadasligimi, kisa bir zaman sonra ise dostlugumu kazandi. Simdi de ben bunun sancisini yasiyorum. Bir kere daha ben kalmak isterken arkadasim yola devam etmek istiyor. Benim anlik yasadigim, fevri isteklerimle sekillendirdigim ama bir sekilde gelistiremedigim hayatim ona renksiz geliyor. Sunabilecegim en ufak bir sey yok ve onu yakalamak icin ugrasmam sadece basarisizlik ve mutsuzluk getirecek. Bunu nereden mi biliyorum, kankardesimle insanla iki cift laf edemeyip ne zaman bir araya gelsek tartismaya baslamamizdan biliyorum. Bundan sonraki basamak benim laf sokmalarim olacak. Sonra birbirini cok seven iki arkadas olarak ottan boktan nedenlerle tartismaya baslayacagiz. (ki bu gerceklesti bile. Basortusu uzerine yaklasik 3-4 saat taristik)

Bu da beni bitirecek. Kafami bozacak ve ben o ortami terketmek zorunda kalacagim.

Bu sefer olmayacak. Bu sefer onun kendi yoluna gitmesine izin verecegim. Belki bir gun geri gelir ve ben artik komplekslerinden ve kiskancliklarindan siyrilmis bir insan olarak onunla sohbetime devam edebilirim.

Bir sans...

19 Nisan, 2009

Cunda

Dun aksamustu isten gelip eve ugradim ve arkadaslari da cagirip hamburger almak icin iki sokak yukariya gittik. Iki big mac buyuklugundeki hamburgerleri aldik ve oturup mac izlemeye basladik. Mac bitince ben biralari, bilgisayarimi, hoparlorleri ve bacardi getirdiim arkadasim da kuba purosu getirdi ve 5 kisi muzik dinleyip muhabbet edip bir yandan da purolarimizi tutturduk. Kakara kikiri derken arkadas bir partiye katilacagimizi birsuru de kiz olacagini soyledi. Cagirdik arabayi partidekileri taniyan iki kiz arkadasi da alip yollandik mekana. Plaja muzik sistemi getirmisler house muzik caliyorlar, bir yandan da icki ve yemek. Bir saat kadar takildik, partiden ayrildigimizda ben bayagi guzellestigim icin odama dondum ve vurdum kafayi yattim.

Zor da olsa sabah uyandim ve dus alip sigarami icmek icin balkona ciktim. Balkondan zenci veletlerin genel secimlerden once acilan ve secimlerin ardindan cevresi kapatilan parkta oyun oynamalarini seyrediyorum. Ufacik futbol sahasi icinde bir o tarafa bir bu tarafa kosuslari, arada sahayi parende ata ata gecmelerini izlerken aklimdan bugun utanc duydugum hangi olayi yazabilirim diye geciriyorum. Bu sirada veletler kavga etmeye basliyor ve kavgadan da hemen sikilip tellere dogru kosup tirmanmaya basliyorlar. Cocuk tellere tirmanirken ben de Ayvalik Cunda da yasadigim rezilligi anlatmaya karar verdim.

Cunda ya ilk gidisimde Ayvalik ta Onur un yazliginda kaliyordum. 15 gunde Onur’un butun arkadaslariyla tanisip ayni zamanda bazilariyla duygusal bag kurmustum. Hatta ayrildiktan sonra bir iki mektup bile atmistim hem Onur’a hem onun arkadaslarina. Lan adama demezler mi 15 gunde neyin bagini kuruyorsun da adamlari ta icine kadar aliyorsun. Sevgiye ne kadar acsam o zamanlar sen dusun. Yaptik bi mallik. Onlar bundan dolayi belki gurur duyuyorlar, ne zaman sen bize mektup atmistin deseler hala midemde bir eksime oluyor ve duygusalligima bir kufur salliyorum.

Ikinci gidisimde de samimi iki arkadasim ve birinin esi ile Izmir den yola cikip gitmistik. Kafa iyi olunca sahile demirlemis olan yatlardan bir tanesinin uzerine cikip yatin uzerinde icmeye baslamistik. Artik iyice sarhos oldugumuzda balikcilarin kayiklarindan bir tanesini alip denizde icmeye karar verdik ve karsi kiyiya gecip bir tane kayigi cozmeye baslayinca bir ekip arabasi uc tane de motosikletli yunus bizi alip karakola goturmus sonra da salmisti. Neymis efendim buradan Yunanistan’a kaciyorlarmis da tiri viri. Bunu yaptigimizda ben 26 arkadaslarim 27 yasindaydi.

Ilk iki deneyimimde aldigim zevkten sonra annem ve iki seneden sonar Kanada dan bir haftaligina tatile gelen abim gibi sevdigim borek le birlikte araba kiralayip gitmistik. Uzerimde inanilmaz bir stress vardi. Herseyden herkesten sikayet ediyordum, otel sahiplerini hirsizlikla dolandiricilikla sucluyordum. Neden 60 liraymis da 40 lira degilmis diye icim icim yiyordu. Isin boktan tarafi hayatimda ilk defa param vardi ve o tatilde sadece yemeye icmeye harcadigim para ile bir araba alirdi. Ama nedense kendimi surekli sikiliyormus gibi hissediyordum. Hayir o hadar cok paraya olmaz. Yok senin yerinde hayatta kalmam, daha sezon bile degil nasil bu kadar para cekersin diyorum. Hem insanlara sinirlenip hem de kendime, bunlari kafama taktigim icin sinirlenmeye baslamisken sahildeki balik lokantalarindan birine oturduk. Sorduk menu var mi diye,yok mok dediler sonar bir tane getirip koydular onumuze verdik siparisi getirdiler. Ben artik bir yandan kalamara midye tavaya bok atiyorum bir yandan da biranin yeterince soguk olmamasindan dem vuruyorum. Annemle borek beni sakinlestirmeye calisiyorlar. Ben artik dayanamadim ve hesabi istedim. Bir de ne goreyim menude 4 lira yazan biraya 5 lira yazmislar. Artik zivanadan cikmistim. Insanlarin bu kadar kalitesiz hizmet verip bir de ustune yalan soylemesi, oteldeki kadinin yok daha asagi olmaz demesi hepsi gozumun onune gelmeye baslamisti. Bagirmaya cagirmaya bir milyon icin adamlardan hesap sormaya basladim. Onlar da alttan almiyor onlar da uzerime geliyordu, ortam iyice gerginlesti ve bizi disari attilar. Bu sefer de ben dukkanin onunde bagiriyorum, yok efendim ne serefsiz adamlarmis da ne pisliklermis boyle hizmet verilir miymis de soyleymis de boyleymis de... Butun sahil bizi dinliyor. Adamlar feci tehditlerde bulunuyor. Seni gebertirim diyor cevremde zaten 6-7 garson iki isletmeci bir ben bir annem bir de isletmecinin karisi bagirisiyoruz, figuranlarda bizi izliyor. En sonunda olacak olan oldu bir tanesi bana tokadi cakti sonra da oldururuz seni siktir git dedi ve burak kolumdan cekerek beni uzaklastirdi.

Sigaralar sigaralari izledi ve solugu karakolda aldik. Sikayetci olduk yok efendim boyle hizmet olur muymus ne bicim insanlar, bunlar insan degil hayvan, nasil tehdit edermis biz musteriymisiz diye anlattik komisere. Rahatlamak icin ciktigimiz kisacik tatili hem anneme hem de burak a zehir etmistim. Utancimdan geberecektim. En boktani da adamlara cikisiyorum ve annemle borek beni serbest birakiyorlar, bir bok olmayacagini bile bile karakola gidiyorum yine birsey demiyorlar. Kendimi ne kadar kucuk dusurdugumu yaklasik bir saat sonar anlayabildim ve Cunda yi bir daha hayatim boyunca donmemek uzere bir kac kaza tehlikesi atlatarak son surat terkettik.

Kactigim sey ise Cunda ya da o isletmeciler degil, kactigim sey orada o anda yasadigim duygular. Gitme sebebim de cunda nin guzel tabiati degildi, orada yasadigim o guzel duygulardi. Surekli geriye donmeye gecmisime kacmaya calisarak gelecegim ellerimden kayiyor. O duygular bir daha asla geri gelmeyecek. Bunu biliyorum ve isin kotusu bile bile bu hatayi yapiyorum. Belki bir gun basimi kaldirip ileriye dogru bir adim atabilirim. Atmazsam ne kacislarim ne donuslerim son bulacak ben kuyrugunu takip eden kediye donecegim.

Gecenlerde annem karakoldan kagit almis. Takipsizlik karari cikmis.

18 Nisan, 2009

tayland

inanilmaz bir nefret bir sinir icerisindeyim yine. isine adanmis insanlardan nefret ediyorum ve her gecen gun biraz daha yalnizliga boguldugumu hissediyorum, sesimi duyurmak istedigim binler milyonlar var ama cigligim icimde kaliyor bogulacak gibi oluyor vuruyorum dibine alkolun. bulanik bir kafa stresli bir vucut ne uretebilir en ufak bir fikrim yok. baslayalim belki birseyler cikar arkasindan.

buraya da sinirimi atmak icin kendimden hoslanmami saglayan hatta nefret ettiren olaylari yazicam. belki de kisisel huzuru boyle bulurum.

19 yasinda falandim. bir arkadasimin hayli kilolu ve bilgisayar manyagi ev kedisi abisinin tayland dan bir kiz arkadas edindigini ve internet vasitasiyla tanistigi bu kiz arkadasini gormek icin tayland a gittigini ogrenmistim. kafamdaki dunya atlasina bir ulke daha yerlesmisti. artik tayland in varligini biliyor kizin arkadaslarin resimlerini gordugumde ise ben de tayland a gitmek istedigime karar vermistim. o zamanlarda istedigim sey gecen hafta gerceklesti ve bir haftaligina annemle tayland a gittim. evet annemle. zaten onunla olan iliskim normal aile iliskilerinden oldukca farklidir belki anlatirim bir ara. gitmeden once pek fazla arastirma yapmadim sadece cennete gittigimin ve kisin ortasinda denize girecegimi dusunuyordum.
amacim turistik bir gezi yapmak yerine yerellesebilmek ve oradan birilerinin hayatina girebilmekti. ama umdugum seyi ne yazik ki bulamadim. 2 gununu bangkok ta 5 gununu de phuket de gecirdigim tatilde tayland in sadece turistik yonunu gorebildigim icin pek bir salak hissediyorum kendimi.

ilk gun gec geldigim icin gorulmesi gereken muze ve saraylar kapanmis bir kismi da zaten protestolar nedeni ile gidilmesi onerilmeyen yerler arasina girmisti. sehrin icinde tuk tuk adi verilen arkasi kapatilmis motosikletle gezmeye basladik. bir acentaya gidip tatil konusunda fikir aldik, fiyatlari konustuk sonra ben de fikrimi yarin kesinlestiririm ve size bildiririm dedim. adamin bir anda yuzu dustu. hayatimda bozuldugunu bu kadar gosteren bir satis elemani daha gormemistim. giderken ne elimi sikti ne de hoscakal dedi. komik olan kismi ise adamin bana onerdigi tatil hosuma gitmisti ve ertesi gun tekrar gormeye gittigimde baska birisi beni karsiladi. bu sefer onunla konusmaya basladik ve adama yok bu pahali, bu bana uymaz, bunda gitmek istedigim yerde cok az kalacagim deyince adam yazi yazdigi sayfayi yirtip atti, "sana da tatil matil yok nereye gidersen git!" dedi. gecirdigim soku atlatabilmem hayli uzun surdu mal mal adamin suratina baktim. sonra birseyler soylemeye baslayinca satis gorevlisi olan gerizekali kulaklarini kapatip suratini burusturmaya bir taraftan salak salak sesler cikarmaya basladi. ben kekeleye kekeleye birseyler soylemeye calisiyorum adam nanik yapiyor, acentadaki herkes de bana bakiyor. hickimsede duygu yok ne onayliyorlar ne kadsi cikiyorlar. bu kadar cocukca bir hareketle herhalde dunyanin hicbir yerinde karsilasamam. netice itibari ile tatili orada ayarlayamadik ve baska bir acentaya gidip el sikistik ertesi gun. (o geri zekalilar da 5 gunluk otel ayirtip ucak biletini bir gun oncesine ayirttilar. bunu da son gun farkettik)

ilk gece tabi ki disari ciktik. anami bir spa merkezine goturdukten sonra sokakta ben de kendime bir masajci aradim. (Spa merkezini isleten travesti bana hic prim vermedi cok gicik oldum) spa mekanina giderken gozume kestirdigim ana caddedeki kiytirik masaj salonunda solugu aldim. girdi hemen koluma bir tanesi goturdu isletmeciye. isletmeci dedi bir kiz mi masaj yapsin iki kiz mi? ben dedim olmusken iki olsun. hayhay dedi cirkin bir kiz yaninda nispeten guzel bir kizla beni yukariya cikardilar. odada bir zen yatagi vardi ki off dedim burada sevismek cok zevkli olur. ama sonra beni o odadan alip yandaki odaya gecirdiler. yanyana uc tane doktorlarin muayene etmekte kullandiklari sedyeden bozma koltuga yatirdilar (masaj koltugu falandir herhalde adi) ve odadan ayrildilar. bir iki dakika sonra geldiklerinde cirkin olan parayla seks yapmak istedigini soyledi. bu sirada digeri de oflayip puflamaya, bu kiz hep boyle yapiyor sevmiyorum bunu falan demeye basladi. diger arkadas bayagi bir prensipli cikti ve gergin bir ortam olustu. kiza ( ne kadar kassalar makyaj da yapsalar kiz gibi gozukuyorlar) ne kadar istedigini soyledigimde 100 dolara yakin birsey soyledi. yarisini da diger kiza vermesi gerektigini ondan dolayi fazla oldugunu soyledi. bir yandan da masaja devam ediyorlar. ama masaj da oyle boyle degil hatunlar beni yuzustu yatirdilar ve beni iyiden iyiye kendimden gecirmeye basladilar. huylandigim icin kimseye dokundurmadigim yerlere dokunuyorlar ben de bu isten zevk almaya basladim. tabi ki direk para konusu acildi. kizlardan bir tanesi seks yapmak istedigini soyledi ama ben digeriyle seks yaparsam onun da para almasi gerektigini soyledi. artik beynimdeki kan baska yerime cekildigini anlayinca seks istemeyeni kovdum odadan. sadece diger cirkin olan kiz kaldi. artik onla direk para konusunu konusmaya basladik. pazarlik sonucunda 70 dolara indirdi yalniz kizin surekli farkli seyler soylemesinden (yok onu yaparim bunu yapmam. elle olur agizla olmaz, icime girersen bu kadar, disimda kalirsa soyle boyle) kafam allak bullak oldu. matematik hesabi yapamayacak bir halde oldugum icin kiza cok kesin ve net cik disari giyinicem dedim. kiz bu sefer odadan disari cikmama izin vermedi onumu kapadi. yok cikamazsin dedi. kucuk kucuk adimlarla o onumde yuzyuze bir sekilde tuvalete girdik. tuvaletten cik cisimi yapicam diyorum kiz olmaz diyor. kiz direttikce diretti ve 30 dolara blowjob a anlastik. zaten fazlasiyla tahrik oldugum icin 30 saniyede hayatimda tecrube ettigim en guzel ikinci blowjobu yapti ve en ufak bir sivi birakmadan isini bitirip parasini aldi. gayet keyifle kizin parasini verdikten sonra kosa kosa transeksuelin islettigi super luks spa merkezinden annemi almaya gittim.

10 Şubat, 2009

Lise 2 deyiz o siralar. Daha hala olgun adam nasil olur, erkek dedigin nasil davranir onun ayrimina varamamisiz. Sonradan ayrimina vardim gerci bu konunun ve olgun birisi olmadigima hatta erkek bile olmadigima karar verdim. Cinsellikten ibaret bir erkeklikmis bizimki baska bisey degil. O zamanlar hala kendimle barisik guler yuzlu bi cocugum. Bir nevi kopil anlayacagin. Ortalikta dolasip zipirliklar yapan ama agirligi olmayan birisi. Cok sevdigim arkadaslarimdan biri gelip kendi siniflarindan bir kizin benle tanismak istedigini soyledi. Cok sasirdim, cunku bahsettigi kiz bildigin seksi bi kiz. Oval yuzlu bugdaydan biraz kara kepekten biraz acik renkli tenli. Kaslarini daha o zamanlar aliyor ki bu bizim lisede nedense tabu olan birseydi. Hafif sasi bakan yuvarlak ve buyukce gozleri, kalin ve tombul parmaklari vardi. Boyu uzun, bacaklari duzgundu. Gogusleri var miydi hatirlamiyorum. Etegini dizinin ustune cekip o siralarda bizim lisede yasak sayilan coraplardan giyerdi. Iyi birisi miydi kotu birisi miydi onu hic bi zaman ogrenemedim. Zaten pek uzun bi iliskimiz de olmadi.

Arkadasim beni bu kizla tanistirmak istedigi zaman ben de heveslenip hemen okeyi caktim. Hayatimda ilk defa bi kizla ciddi anlamda cikacaktim. Bildigin cikmak yani. Belki pastaneye falan gideriz, bakarsin operim bile diye dusunceler geciyor gozumun onunden. Biz bununla bi gorustuk, klasik lise cevresinde bi tur attik. Bilirsin adettendir, bir tur atacaksin ki ne oldugu belli olsun. Attik turumuzu. Ben sacmaliyorum kiz susuyor, tabi karsindaki susunca sacmalamada da sinir kalmiyor. Artik ne gelirse son bir kurtulus icin sayip dokmeye basliyorsun. Turumuz bitince ben erkekligin buram buram koktugu fen sinifimiza giriyorum. Bir kahraman gibi karsilanip sirtima yumruklarla sirama yollaniyorum.

O gunun gecesi dusunuyorum. Hayal kurmaya calisiyorum ama bir turlu kafamda ikimizi bir araya getiremiyorum. Su gavurlarin elektrik dedigi seyin bende voltaji dusuk olsa gerek, farkli seyler aklima geliyor ve sonrasinda uykuya daliyorum.

Okula ertesi gun gittigimde, bende bir cosku ilk dersin tenefusunde giriyorum bunlarin sinifina bagira cagira. Suratima acayip mutlu bir gulumseme. Siniftaki arkadaslarla selamlasiyorum ve kizin uzerine dogru ilerliyorum. Ama cidden uzerine dogru yani. Artik iyice yaklasinca cevredeki herkesin bana baktigini dusunuyorum, baski artiyor, utanmaya basliyorum, adimlarim siklasiyor. Daha da hizlica yaklasiyorum hatta artik yavastan kosmaya baslamisim, kiz mi bana yaklasiyo ben mi ona dogru kosuyorum artik birbirine karisiyor ve ben cevrenin uzerimde hissettigim baskisindan dolayi kendim olma ihtiyaci hissediyorum bir anda. Karsimdaki sanki okul cevresinde turladigim kiz degil bir erkek arkadasimmis gibi dusunuyorum ve uzerine dogru ucarak bi diz cikariyorum. Bildigin diz ya. Allahtan kiz tam zamaninda cekiliyor da dizim bosa gidiyor. O da ben de rahat bir nefes aliyoruz. Benim sonra bogazim dugumleniyor zaten cevredekilerin yarisi gulmekten yerlere yatmis yarisi da saskin saskin bakiyor. Ya da ben yine cizgi film gercekliginde degerlendirdigim gecmisimde kendimi merkeze koyuyorum. Ama olan olmustu. Bir kez daha bir viraji kacirmistim. Belki o an davranmam gereken sekilde davranmis olsaydim, kendimi bi kaliba sokmaya calisip, duygularima gem vurabilmeyi ogrenebilseydim bambaska bi insan olacaktim. Ama ben kolay olani secip kendim oldum.

Ertesi gun bir derste hoca beni yalancilikla sucladigi icin derste kapiyi carpip cikiyorum ve onu buluyorum. Sig koselerden birine cekiyorum ve ona olanlari anlatmaya calisirken agliyorum. Bildigin agliyorum ama. Bir yandan da diyorum ki bak ben orta ikiden beri aglamadim simdi agliyorum***. Nedense o anda kendimi ona cok yakin goruyorum. Acilma ihtiyaci duyuyorum. Belki o gunlerde hayatimda onemli bir sekilde giren bir kiz degil de bir agac olsa ona da aynisini yapabilirdim. Agliyorum, suratindaki o sasirmis ifade daha da bi derinlesiyo. Dokunmaya korkuyor, ben bir de ustune ustluk opmeye calisiyorum ona yaklasip. O tabi ki kaciliyor. Ama bu bana koymuyor, sadece sansimi deniyorum. Ve sansin o gun bana gulmesi bu kosullar altinda zaten sayisal lotoda buyuk ikramiye kazanmakla ayni sey. Kiz gidiyor sonra. O gunden sonra sadece selamlasiyoruz koridorda karsi karsiya kalinca. Gulumsuyor bana ben de gulumsuyorum ve birbirimize teget geciyoruz..

Sonralari beni o kizla tanistiran arkadasim takiliyor o kizla. En ufak bi ipucum bile yok aralarinda ne gecti. Zaten umursamiyorum da. Ben yine dunyanin merkezine kendimi koymusum ve acikca hissettikelri yasadiklari umrumda degil, benim umrumda olan hayal kirikliklarim. Keskeler denizine bir damla daha birakiyorum. Belkilerde boguluyorum. O kisi benim icin uygun degildi. Yani ozge. Ozge benim icin uygun degildi onu biliyodum zaten. Ama ben bi kisi icin uygun olabilecek miyim ? Gelecek mi acaba o gunler ? Ben bu sorulari bundan 10 sene once kendime soruyordum ve hala da soruyorum. Ne olacak bu isin sonu? Gecen yillarda bunun gibi bir iki deneyimim daha oldu. Diz atmayi biraktim ama arkadas olmaya calistim, icimi actim ve anlattim onlara. Uzaktan hoslananlar bir iki gun icerisinde beni cozdu ve artik hislerinin ya sekli degisti ya da derecesi dustu. Ben de Afrika nin siktiri boktan bi kasabasinda bunlari yazarken buldum kendimi.

*** bu konu beni her zaman dusundurmustur. Bilirsiniz belki vardir oyle bi geyik. Artik hic bir zaman aglamayacagim, guclu birisi olacagim hayata karsi. Aglamamaya ben de oyle bi karar vermistim ve aglamadim. Ama sonralari goz yaslarim kuruyuncaya kadar da agladim, bir filmin son sahnesinde duygulu bir muzik duyunca da. Hatta benim icin cok ozel sadece tek bir kelimeyi duyunca ya da aklima getirince de agliyorum. Aglamak nadir? Neden insanlar aglar?

04 Şubat, 2009

ah su ruyalar

dun gece uzun bi aradan sonra beni cok etkileyen bi ruya gordum. oyle pornografik degil, bildigin opmeli koklamali ruya. ilki bundan 15 yil once olmustu. ben o zamanlar ortaokul hazirliga gidiyordum. ruyamda sinifca piknige gitmisiz ve bir tepenin ustunde ben bu kizla bas basa kalmisim. dudagima bi opucuk kondurdu ve ben o zamana kadar gercek hayatta kimseyi opmememe ragmen iliklerime kadar hissetmistim. opucugun ardindan uyandigimi ve yatagimin tepesine tunedigimi hatirliyorum. oturuyorum karanlikta ve o kizla gercekten opusebilme ihtimalini dusunuyorum. kiz bembeyaz tenli al dudakli simsiyah sacli bir kiz. ama dis telleri var o zamanlar. ben de onu pek kimsenin begenmeyecegini dusunup basliyorum onu dusunmeye. artik onun dusuncesi beni sariyor ve ben bi kere daha daha karsiliksiz aski tadiyorum. onu ruyamda kesfediyorum, yalniz benden once onu zaten kafaya takanlar olmus. rekabetten bi kere daha kaciyorum ve 6 sene daha ayni sinifta okuyoruz. tabi benim bu hislerim de zamanla degisiyor. artik onu bi arkadas olarak goruyorum, ya da kendimi oyle kandiriyorum. baskalarina yoneliyorum, baskalarina asik oluyorum ama o hep aradan bi yerlerden cikiyor. universitede de ayni bolumde okudugum bu kiz hala benim en yakin arkadaslarimdan biri. ama ben hala onun bana ruyamda verdigi o opucugu hatirliyorum.

o opucukten 15 sene sonra tarih tekerrur ediyor ve ben ruyamda yine bembeyaz tenli, al dudakli simsiyah sacli bir kizin boynundan opuyorum. bu sefer karsimda ciplak olan bu kiz bana kusursuz gozukuyor. hafif tombullugundan kaynaklanan hafif yuvarlak hatlari bana 18nci 19ncu yuzyil dilberlerini hatirlatiyor. boynundan opuyorum ve bir kez daha uyaniyorum. ama bu sefer onunla beraber olma ihtimalini bile dusunmuyorum. olmayacagini biliyorum. ama simdi sunu dusunuyorum belki ruyamda gordugum kiz buyumustu ve aslinda dudagini optugum kucuk kiz buyumus de geri gelmisti ruyama. o kiz benim gercek anlamda hayallerimin kizi. beyaz tenli, kirmizi dudakli, simsiyah sacli curretkar kiz.

03 Şubat, 2009

liseden bi kare

ailesi yine biyerlere gitmis ersen in bizi de arkadaslarla birlikte evine davet etti. her zamanki gibi davetten bekledigimiz, ergen gencler olarak bolca alkol ve kahkaha. o zamanlar daha sigara yok. icen bi kisi ya var ya yok. ona da deli gibi elestiriler. ne kadar ozenti bi adamsin, birak su illeti, su boku icince adam mi oldugunu zannediyorsun falan demeler. cok sonralari o 7 kisilik gruptan sigara icmeyen sadece 2 kisi kaldi. ersen de sigarayi birakti. ama biz dordumuz sigaraya sonra baslamanin hevesi ile hala baca gibi tutuyoruz.
gece baslamadan ickiler yavas yavas cikmaya basladi masanin ustune. muhabbet de guzel. bi yerlerden tutturduk. tabi o zaman nispeten entel gencleriz ya, hayatla, sistemle davamiz var ya, kari kiz konusmuyoruz da memleket kurtariyoruz ne bileyim birbirimizin neler yapmasi gerektigine karar veriyoruz. dalga geciyoruz, sonra hafiften ciddilesiyoruz. arada sirada cikan "beyler biraz daha sessiz" laflari olmasa muabbetin sona erecegi yok. basladik bi kere. aldik tadini muhabbetin ve alkolun devam ediyoruz. gecenin ortasina dogru hadi dedik, bu yalan dunyaya inat birbirimizin suratina dogrulari soyleyelim. herkesi tek tek yatiralim masaya. bi guzel ruhunu beynini parcalayalim. ne var ne yoksa soyleyelim. herkes onay verdi ve isiklar kapandi. elektrikli isiticinin yani basina dizildik bir cember halinde. bi de sokulmusuz birbirimize koyun gibi soguk viz geliyor. basladik konusmaya. tek tek herkesin nasil birisi oldugunu soyluyouz. serkan bence sen cok icine kapanik birisin, birazcik daha sosyallesmeye ihtiyacin var ya da akin bence bu haylazlikliklari bi kenara birakman gerekiyor. falaaaan filaaaaan. gece "seni seviyorum uleen" lerle devam etti ve biz birbirimizi birakmadik. birakamadik. lisede baslayan bu arkadasliklara sadik kaldik. uzaklasmaya calisani yadirgadik,yanimiza cekmeye calistik. cok satici birisi olmamak icin her gun gorusmek gerekiyordu. acikcasi birbirimize yapabilecegimiz en buyuk kotulugu yaptik. birbirimize baglandik. ben boyle zannediyordum. ama isin asli boyle olmadi. can lar koptu, ersen ler gitti serkan lar murat lar hepsi gitti. surekli birbirimize yettigimiz arkadasliklarimiz artik yetersiz kalmisti. artik hayatta farkli seylere ihtiyacimiz oldugunu anlamistik. ama merlin anlayamadi.

merlin bi kac arkadasiyla daha devam etti gorusmeye. aslinda hepsiyle de gorustu. ama gidene dur denmezmis. aslinda hepimizin gitmesi gerekiyomus da biz bunu anlayamamisiz o zamanlar. degismeyen tek sey degisimdir lafinin neresini anlamamistik ya da neresini anlamamakta inat ediyorduk bilmiyorum. sadece birbirimize yapistik. ya da ben yapistim. icim o kadar bostu, dunyam o kadar bostu ki yapistim. degme serserilere tas cikartir hale geldim. her zaman icin begenilen istenilen bir kisiydim ama ben degismeyince degisime ayak uyduramayinca ayni kalakaldim. kendime baktigimda hala harcadigim universite yasantima yanarim. insanlarin gittigi yurt disi turlar, ogrenci topluluklari, kiz arkadaslar vs. kiskandim. ne yalan soyleyim. kiz arkadasi olanlari kiskandim. yurt disina gidip fotograflarini gosterenleri kiskandim. ogrenci topluluklarindan kankalari olup, birak lise arkadaslarini bolumden arkadaslarini bile sallamayan insanlarin o cevrelerini kiskandim.

bana o gunlerden hatira kirik dokuk bi ask, boktan notlarla dolu bi transcript bi de tamami erkeklerden olusan bi ogrenci grubu kaldi. cok seviyorum hepsini. hepsine ayri ayri deger veriyorum ve hala ne zaman bos vaktim olsa onlarla olmaya calisiyorum. simdi artik okul bitti ve calisma hayatina basladim ve ben hala o bosa giden gunlerim icin uzluyorum.